15 Mayıs 2012 Salı

Sessiz ve sakin sana olan nefretim,
Hava kapalı, ağaçlar şimdiden almış gardını,
Bir ben korumasız, açıkta ve zaaflı
Fırtınadan nasibini almaya kararlı
Kılıfım ipek, hassas ve yumuşak
Koruduğu kalpse bağışıklığının doruklarında
Bir gülüş, bir ten, bir mikrop
Üşütür sularımı, gönülse çoktan yatağa düşmeye kararlı

Dağıtır sesimi rüzgar, karanlık bucaklarında
Bir soluksuz damla çarpışları
Bir de kalp atışları duyulur soğuk ve puslu sokaklarında
Sıkıcı bir filmin, kötü bir dost tarafından anlatılmış mutsuz sonunu
Tüm soğukkanlılığıyla icra etmeye kararlı...

Zaman dengesiz, bir saat diğerini tutmuyor
Ya saatin bozuk senin ya da yelkovan bize ihanet ediyor
Sadakatini beklemek kuşluk vakti gelecek güneşi beklemek gibiydi
Emindim geleceğinden, akşamüstü gideceğinden olduğum gibi
Tüm gece gaz lambalarıyla aldatıldın kimi zamanlar
Yerini gelişen teknolojinin ürünleri aldı zamanla
Bir bendeki ben değişmedi, bir de sendeki ben...

Ayak uyduramadık ne bize ne de zamana
Uçup giden güvercin, geç olsa da geldi
Aynı cesareti sende gösterebilseydim
Dönüş ihtimalinin şerefine içerken
Bir yandan da sessizliğine ağıtlar yakmaya başlardım
Ben kafamda çok büyüttüm belki seni ama
Sen özlemime hep sadık kaldın
Benden bihaber içtiğin o süslü kokteyller
Birbirinin ardı kayan yıldızları takip ettiğin o çirkin adam
Uyanır uyanmaz yaşadığın pişmanlıklar
Kendine lanet ederken, her hamlene karşı haklı bir sebep gösterişin
Hepsinden haberim vardı
Tek hatam yokmuş gibi davranarak aptal yerine konmamdı
Ya da senin öyle sanmandı.

Sen dürüst biriydin, ben bilirdim
Bu yüzden her konuşmaya yeltendiğinde
Dudaklarını parmak uçlarımla susturuşum...
Hepsini boş verdim ben sen de boşver
Gururumu yüzüstü bırakalı uzun zaman oldu
Ne aradım ne sordum
Bir gece kapımda belirdiğinde yüzüne kapatmayı bildim
Sen miydin beni ben yapan yoksa gururum mu?
Kuşkusuz sendin...
Ve ben benden eski bir dosta göğsümü gere gere hoşçakal dedim
Bir sana elveda etmeyi beceremedim ben.

İster acizlik de, ister zaaf ya da aşk
İnanmadıklarına inandırmak gibi bir niyetim yok, hiç olmadı
Bana ilk gülüşün, ilk dudaklarıma dokunuşun,
Yanaklarımı kızartışın, içimi titretişin
Bunları unutmak mümkün mü?
Mümkün, hepsi unutulacak.
Her saniye seni hatırlatan bir fotoğraf,
Sana ait bir kelime, koskoca bir lügat
İmkansızı mümkün kılmak mümkün mü?
Mümkün.
Ya zamanı geri getirmek?
Ya zamanla birlikte ilerlemek?
Yokluğuna başka bir sıfat biçebilmek?
Mümkün mü?
Cevabı öksüz bırakılan  sorularım,
Senden bağımsız sana dair anılarım,
Umarsız beklentilerim, çıkarsız sevgim,
Hepsini boşver, ben çoktan verdim bile...
Aynı karede, tesadüfen de olsa aynı yerde, aynı zaman diliminde,
Bir araya gelme fikri o kadar güzel ki...
O kadar güzel ki yaşamak, yaşadığını bilerek
Geçmişinde bir şarkının hatırlatabileceği bir parça olabilmek
Var olmak aynı şarkının, aynı yalnızlık içerikli nakaratında
Aynı ezgiden, aynı notayı içebilmek
Bir cumartesi gecesi aynı dileğe kadeh kaldırabilmek,
O kadar güzel ki aynı cümleye sığabilmek
Aynı şairin farklı şiirlerinin farklı mısralarında da olsa vücut bulabilmek
Hapsolabilmek aynı boşluğa ve yeniden gülerek yeryüzüne çıkabilmek
Aynı denizin aynı yaşam savaşını veren balıkları olabilme
Ve aynı balıkçının aynı oltasına yem olabilmek
Milatı seninle yaşayıp getirdiği sonu seninle görebilmek
Öyle güzel ki, güzel bir mayıs gecesi düşüncenle can verebilmek...