Bir
şeyler yapmalı, fazla vakit yok. Dağıtmalı bu havayı ve azad etmeli içimize
dolan bu endişeyi. Huzursuzsunuz biliyorum ve benim gidişimle geçmeyeceğini de.
O halde ya öylece izlemeli bu sessizliği, ya gidip unutmalı ya da kalıp
didinmeli karanlığın içine bir renk sıkıştırmak için. Karşıma bakıyorum, başımı
hareket etmeden görebiliyorum manzarayı. Düşünülenlerin hiçbiri düşündürenlere
değmez belki ama, belli ki bu bedel ödenmediği sürece kötürüm kalacak sohbetimiz.
Şanslıyız ki yalnızlık için de bir cephe açmıyoruz.
Etrafımızda
gülenler bile var. Kim bilir birkaçı bizim beceremediğimizi becermiştir ve bir kamufle
aracı olarak sömürüyordur tebessümü. Zaman ilerliyor, her dakika biraz daha
büyüyor masa ve birbirinden daha uzağa gidiyor masanın uçları ve uçlarındaki
insanlar. Bir çağrı yapmalıydı, öyle bir çağrı yapmalıydı ki şuursuzca akan bu
zaman şöyle bir dönüp bakmalıydı arkasına. İlgisini çekebilmeliydik. Böyle
vurdumduymaz, bizden bağımsız hareket etmemeliydi. Biz tüm hayatımızı üzerine
kurgularken, bizden bu denli bihaber olamazdı, olmamalıydı.
Kimse
çabalamıyor. Kimse kimsenin umrunda değil. Ya da umrunda olmaması gereken
şeylere kafayı fazla takıyorlar. Ya da asıl umrumuzda olmaması gereken şey
içinde bulunduğumuz durum. Gereğinden fazla önemsiyoruz belki de. İçimizde
bulunduğumuz durumu gereğinden fazla önemsiyorsak, önemsenmesi gereken neydi
ki? Yarın sabahki kahvaltıyı mı düşünecektik? Ya da yarın geceyi bir telafi
imkanı olarak mı görecektik? İçinde bulunduğum yer, zaman, insanlar, ben hep
önemsemiştim. Gereğinden fazla değil, olması gerektiği kadar. En azından benim
için.
Belki
de durum sandığım kadar vahim değildir, kim bilir belki masadaki tek mutsuz
adam benimdir. Belki de masadaki en mutlu adamımdır. Belki de yan masadaki
kadın bana bakıyordur. Belki arkamı dönsem tüm odağım değişecektir. Bir çay
söylesem, tam o an biri de benimle gelse, masada kalanlar kendi aralarında bir
şeyler konuşacaktır. Biz dönerken bir arkadaşa denk geleceğizdir. Döndüğümüzde biri
gülümsüyor olacaktır. Ben çayı dökeceğimdir, daha da huzursuz olurken birisi
buna bakarak gülümseyecektir.
Hala
karşıma baktığımı farkettim, masa düşündüğümden çok daha küçüktü. Boş bir çay
bardağı vardı ve hiç sandalye yoktu. Başka masa da yoktu. Kimse de gülmüyordu.
Karanlık da değildi. Güneş gözümü alıyordu. Gözlerimi kapamak zorunda
bırakıyordu. İyice mayışıyorum. Bir şarkı mırıldanıyorum kafamın içinde. Çok
güzel bir şarkı, beni çalıyor, beni söylüyor. Eşlik ediyorum, inanılmaz
mutluyum. Şarkı hiç bitmesin istiyorum, bitiyor.