4 Ocak 2013 Cuma


Çok güzeldi gözleri, parlaklığını tazeleyen yaşın uzun süreli demlenişi ilk bakışta sadece benim dikkatimi çekmiş olsa gerek. Bu kadar derin, bu kadar aşkla kim bakmış olabilir ki ona? Aynı şeylere gülmüyorduk ama çok güzeldi gülüşü. Gülüşünde hiçbir zaman öğrenemeyeceğim anıların tortuları gizliydi. Çıldırıyordum! Benden bağımsız bir şeylerin ona bir şeyler hissettirmesinden nefret ediyordum. Bir şeyler, bir şeyler… Bilmediğim ve hiç bilemeyeceğim şeyler. Belirsizlik cehennem gibiydi ve ben tam ortasında fazlasıyla alıyordum ateşinden nasibimi.

Söylediğimi anlamadığında kısılmış gözlerine teğet geçen kaşları çok güzeldi. Bilerek ve isteyerekti, anlamlı olabilme çabasıyla çırpınan o anlamsız sözlerim, sırf o şaşkın halinin tadını çıkarabilmek içindi, kısa bir süreliğine de olsa… Kastımı sezer sezmez bir hışımla burnunu garip garip hallere sokardın, yanaklarının kızarışı bile ayrı bir ukalaydı. Derinlerinde bir şeyler arıyormuşçasına istemsiz gözlerine dalışıma dudak büküşü, benimle alay edişi, siluetini bertaraf etmek için gösterdiğim tüm direnci alt üst ederek, mütemadiyen zihnime düşüşü…

Bir bakışlık mesafeydi oysa ki, bir çift sözdü her şeyi kasıp kavuracak, ateşe körükle gidecek… Yanacaktı her şey yanacak! Umrumda mıydı? Nerdeydi? Kimleydi? İşte başladık yine, bitecek! Yanacak! Çok güzeldi ama… O zaman varlığın ve yokluğun en güzel yanışı olacak. Hemen, şimdi, bu gece olacak. Sabaha çıkış merhamet demek, henüz karanlık buradayken, henüz ben körken yanacak, hemen, şimdi, bu gece olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder