2 Ocak 2013 Çarşamba

27.12.12


Eski bir parça görüyorum yine bir akşamüstü, parça ki ne parça; özünde tam bir paçavra, lafta üstat, icraatta kadavra. Nafile dudakların çırpınışı, ne mümkün diriltmek yaşayan mevtayı.

Saz ile söz görüyorum, ezgi ile name. Aynı yere bakan bir çift virane, biri kaz görüyor diğeri ise tavuk. Gözlerine mil çekilmiş birinin, vuruk, kırık, biçare, onunkisi bile bile lades, ha kaz, ha tavuk.



Aşk görüyorum bir de aşık; dili sökük, sazı kırık.
Dağınık düşlerin inşasını görüyorum.
Bir yolsuzun yol hırsızlığını görüyorum.
Bir umut görüyorum ustaca çalınan.
Bir hırsız görüyorum dört nala koşan.
Bir bezgin görüyorum, bir de arsız.
Yaşanmıyor, yaşatmıyorlar çıkarsız.


Her kış daha soğuk geliyor artık bize, ya da ısınacak daha az sebep bulabiliyoruz yaşamı sindirdikçe. Dertlerimiz üzerinde dahi eskisi gibi konuşup, tartışamaz olduk. Sadece kaygılanabiliyoruz, o kadar. Desem ki gel onsekizimize dönelim; hararetli hararetli kaç kere göz göze geldiğimizi anlatalım, o ahmak gülüşümüzü özledim.


Özlem dediğin haktır, kavuşmak var ise.
Özlem dediğin azaptır elveda demeden gidene,
Zamana, çocukluğa, heyecana, küsmelere, barışmalara...


Varsın zarınız yek olsun, varsın derdiniz pek olsun.
Siz yine de varın, kavganız sonuna dek olsun.
Siz yine de sevin, kalbiniz tek olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder