Eski
bir parça görüyorum yine bir akşamüstü, parça ki ne parça; özünde tam bir
paçavra, lafta üstat, icraatta kadavra. Nafile dudakların çırpınışı, ne mümkün diriltmek yaşayan mevtayı.
Saz ile
söz görüyorum, ezgi ile name. Aynı yere bakan bir çift virane, biri kaz görüyor
diğeri ise tavuk. Gözlerine mil çekilmiş birinin, vuruk, kırık, biçare,
onunkisi bile bile lades, ha kaz, ha tavuk.
Aşk
görüyorum bir de aşık; dili sökük, sazı kırık.
Dağınık düşlerin inşasını görüyorum.
Bir yolsuzun yol hırsızlığını görüyorum.
Bir umut görüyorum ustaca çalınan.
Bir hırsız görüyorum dört nala koşan.
Bir bezgin görüyorum, bir de arsız.
Yaşanmıyor, yaşatmıyorlar çıkarsız.
Dağınık düşlerin inşasını görüyorum.
Bir yolsuzun yol hırsızlığını görüyorum.
Bir umut görüyorum ustaca çalınan.
Bir hırsız görüyorum dört nala koşan.
Bir bezgin görüyorum, bir de arsız.
Yaşanmıyor, yaşatmıyorlar çıkarsız.
Her kış
daha soğuk geliyor artık bize, ya da ısınacak daha az sebep bulabiliyoruz
yaşamı sindirdikçe. Dertlerimiz üzerinde dahi eskisi gibi konuşup, tartışamaz
olduk. Sadece kaygılanabiliyoruz, o kadar. Desem ki gel onsekizimize dönelim;
hararetli hararetli kaç kere göz göze geldiğimizi anlatalım, o ahmak gülüşümüzü
özledim.
Özlem
dediğin haktır, kavuşmak var ise.
Özlem dediğin azaptır elveda demeden gidene,
Zamana, çocukluğa, heyecana, küsmelere, barışmalara...
Özlem dediğin azaptır elveda demeden gidene,
Zamana, çocukluğa, heyecana, küsmelere, barışmalara...
Varsın
zarınız yek olsun, varsın derdiniz pek olsun.
Siz yine de varın, kavganız sonuna dek olsun.
Siz yine de sevin, kalbiniz tek olsun.
Siz yine de varın, kavganız sonuna dek olsun.
Siz yine de sevin, kalbiniz tek olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder